Eski Türkçede alka-mak / alkı-mak fiili, övmek anlamına gelir. “Alkış” kelimesi, bu filden türetilmiş bir isimdir. Kubbealtı Lügatine göre, bu gün kullandığımız şekliyle şu anlamlara gelir:
Bir şeyin beğenildiğini, kabul ve takdir edildiğini
göstermek için iki eli ses çıkaracak şekilde birbirine vurma hareketi. Bu
amaçla iki elin birbirine vurulmasıyle çıkan ses. Teşmil. Takdir, âferin.
“Alkış”ın Osmanlı saray hayatında başka bir anlamı vardı. Osmanlılar’da
pâdişah, sadrâzam ve vezirlere bayramlarda, bâzı merâsimlerde yüksek sesle
yapılan duaya da alkış denirdi.
Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın “Osmanlı Sarayında Hayat” isimli kitabında, duâ anlamındaki alkışa örnekler verilir.
Meselâ, Bâbü’s Saade önünde padişahlar, Cuma selâmlığı için
ata veya arabaya binmek üzere saray kapısından çıkarken, şu alkış (dua)
yapılırdı:
“Uğurun hayrola. Yaşın uzun ola. Allah, efendimize ömürler
vere. Devletinle çok yaşa.”
Padişah camiye yaklaştığı sırada selâmlık için gelmiş olan
devlet ricâli, atlarından inerler ve sadrâzam hünkâra yerden temennâ ederken, “Maşallah.
Ömr-i devletinle çok yaşa” diye alkışlanırdı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder